ISSN : 1302-7123 | E-ISSN : 1308-5123
The Medical Bulletin of Sisli Etfal Hospital - Med Bull Sisli Etfal Hosp: 30 (4)
Volume: 30  Issue: 4 - 1996
ORIGINAL RESEARCH
1.Diagnostic lmportance of Computed Tomography in Renal Celi Carcinomas
Muzaffer Başak, Faruk Çelen, Ayhan Üçgül, Hüseyin Bozkurt, Ahmet Cevri Yıldız
Pages 50 - 54
AMAÇ: Renal Hücreli Karsinoma düşünülen hastalarda bilgisayarlı tomografik (BT) inceleme ile yapılacak evrelendirme; tanıda ayrıntıların araştırılması, tedavinin seçimi ve planlanmasını kolaylaştırarak tedavinin etkinliğini ve hastalığın prognozunu olumlu yönde etkilemektedir.
MATERYEL VE METOD: 40 aylık dönemde kliniğimizde evrelendirilmesi yapılan ve nefrektomi uygulanan 18 has­tanın radyolojik bulguları patolojik sonuçlarla karşılaştı­rıldı. 18 vakanın 14'ünde preoperatif evrelendirme doğru olarak yapıldı.
BULGULAR: Toplam 18 olgunun; dokuzunda perinefritik invazyon, sekiz olguda venöz invazyon, üç olguda lenf nodu tutulumu, biri kemik dördü akciğer metastazı olmak üzere beş olguda uzak metastaz bulundu.
SONUÇ: Bilgisayarlı tomografi incelemesi ile; perinefritik yayılım, venöz invazyon, lenfatik yayılım ve komşu organ tutulumunun saptanması hakkında değerli bilgiler elde edilebilir.
OBJECTIVE: Comptuted Tomography is one of the most valuable imaging methods in determining, and staging of renal cell cancers. It also helps in estimating the prognosis and efficacy of the treatment.
MATERIALS AND METHODS: In the study we cıırııpa­ red the radiologicaljindings of 18 patients with renal mass to their histopathological diagnosis for fourty months. In 14 of these patients our preoperative staging was same as histopathologic ones.
RESULTS: We detected 9 of the 18 cases with perinephritic invasion, 8 patients with venous invasion where as 3 of these patients have had lymph rıode metastasis. 5 of the patients were suffering distant metastasis one with bone and the other four with lung involvement.
CONCLUSION: Computed tomography has advantedges in determining perinephritic and venous tumoral invasi­ons, nodal involvement and defining distant metastases. Our statistical results was in accordance with literature.

2.Primary Nephrotic Syndrome Observed Between 1990-1994 in The First Children Clinic of Şişli Etfal Hosital, A Retrospective Study
Güner Karatekin, Lütfü Koçyiğit, I. Ethem Erol, Mehmet Y. Eşen, Asiye Nuhog&774;lu
Pages 55 - 58
AMAÇ: Primer nefrotik sendrom (NS) sık görülmemesine rağmen kronikleşme eğilimi, komplikasyonların çeşitliliği, tedavisindeki güçlükler nedeniyle 2-8 yaş grubundaki çocukların önemli sorunlarından birisidir. Bu çalışmada kliniğimizdeki NS tanısıyla izlenen olguların özelliklerini gözden geçirilmesini amaçladık.
MATERYAL VE METOD: Bu çalışma kapsamında, Şişli Etfal Hastanesi 1. Çocuk Servisi’nde 1990-1994 yılları arasında yatırılan ve primer NS tanısı konulan 30 çocuğa ilişkin dosyalar retrospektif olarak incelendi.
BULGULAR: Araştırma kapsamına alınan 1O'u kız, 20'si erkek çocuk olan hasta ailelerinin %77'si kötü sosyo-ekonomik duruma sahipti. Bu hastalarda NS başlangıç yaş ortalaması 5.74±2.96 olarak saptandı. Hastalarda plazma a2 globulinin %100, plazma /3 globulinin %94, kan trigliseridlerinin %78, kan kolesterolünün %89 ve kan sedimen­tasyon hızının %100 oranında arttığı gözlenmiştir. Hastalarda enfeksiyon sıklığı %37, relaps %14, steroide bağım­lılık %6 ve steroide direnç %20 oranında bulundu. Milletlerarası Çocuk Böbrek Hastalıkları Çalışma Grubu tanı­mına uygun olarak 8 (%26) hastaya biopsi endikasyonu kondu.
SONUÇ: NS'lu hastalarda yaklaşımda hastalığın başlan­gıç yaşı ve enfeksiyonlardan korunmak prognoz belirlemede, biopsi endikasyonunun zamanında konulabilmesi tedavi ve prognoz belirlemede en önemli etken olduğu sonucuna varıldı.
OBJECTIVE: In spite of its rear occurrence, because of its tendency to become a chronicle disease, the variety of complications, and treatment difficulties, Primer Neuphro­tic. Syndrome is a main problem for children of 2-8 years age. The main aim of this study is to investigate Nephrotic Syndrome (NS) cases who had been followed in our clinic.
MATERIAL AND METHODS: In this study, retrospectively are examined records of 30 patients who have been admitted in the First Children Clinic of Şişli Etfal Hospital between 1990-1994 with primary NS diagnosis.
RESULTS: The patients included 10 girls and 20 boys, with 77% of families having had socio-economic status. The beginning age mean of NS amımg the patients was found as 5.74±2.96 years. Laboratory findings of the patients revealed the following increases for plasma a2 globulin %100. for plasma /3 globulin 94%, for blood triglyaride 78%, for blood cholesterol 89%, and for the speed of blood sedimentation 100%. it was found that, the frequency of patient infection was 37%, relaps 14%,steroid dependency 6% and steroid resistance 19%. Eight (26%) patients have biopsy indication in acordance with the definition of the International Study of Kidney Diseases in Children.
CONCLUSION: The findings of the study revealed that the beginning age of NS and susceptibility to infection are important factors in the prognosis. Timing of the biopsy is also important for the treatment and prognosis.

3.Dermatology and relations with other Clinic Sciences
Saliha Aslan, Ilknur Altunay, Adem Köşlü
Pages 59 - 64
AMAÇ: Her yaş grubundan hastaya ve geniş bir hastalık repertuarına sahip olan dermatolojinin diğer klinik branş­larla karşılıklı ilişkilerinin bir değerlendirilmesi yapıldı. En sıkı ilişkilerin bulunulduğu klinik dallar sırasıyla saptanarak ilişkilerde öncelik kazanan konular ve nedenleri tartışıldı.
MATERYAL VE METOD: Çalışma iki bölümden oluştu: 1- 01.01.1993 - 31.12.1995 yılları arasında servisimizde yatan tüm hasraların başka kliniklerden istenilen konsültasyon formları incelenerek dökümante edildi.
2- 1O.O1.1996 - 17.05.1996 tarihleri arasında diğer kliniklerin dermatoloji kliniğinden istedikleri konsültasyonların kayıtları incelendi.
BULGULAR: Toplam 474 adet konsültasyon isteğimizin ilk 5 sırasında Dahiliye, Göz, KBB, Kadın-Doğum ve Psikiyatri'nin yer aldığı görüldü. İlk 3 klinik branşta en çok istenen konsültasyonlarını dermatolojik hastalıkla direk ilişkili olmayan nonspesifik semptomları için, Kadın-Do­ğum ve Psikiyatri'den ise etiyolojik veya tetikleyici faktörlerin araştırılması nedeniyle olduğu belirlendi. Dermatolojiden ise en fazla Dahiliye, sonra Pediatri, Nöroloji, Ortopedi ve Kadın-Doğum'un konsültasyon istediği görüldü.
SONUÇ: Hastaların tanı ve tedavisinde optimal sonuca ulaşmak için mavcut sıkı ilişkilerin devamı ve geliştirilme­sinin faydalı olacağını, ancak bir kısım ilişkilerin bilgi eksikliklerinden kaynaklarıdığı. diğer taraftan beklenilenden az ilişkide bulunulan branşlarla da bilgi alışverişinin artırıl­ması gerektiği sonucuna varıldı.
OBJECTIVE: it was assessed the relations between dermatology which has patients of every age group and a wide disease reportoire and the other clinical branches. It was determined the branches being related most in turn. and topics which have precedence in relations aııd causes of that.
STUDY DESIGN: The study was planned as 2 part:
I. it was documented by investigating the consultation forms of all patients who had heen interned in our clinic between 01.01.1993-31.12.1995.
2. it was examined tlıe registritions of consultants required by other clinic between on 1O.O1.1996-17.05.1996.
RESULTS: it was determined that internal medicine, ophthalmology, otorhinolaryrıgology, obstetrics and gynecology and psychiatry in the first three branches the cmı­ sultations were about nonspesific,symptoms not related directly with dermatology but they were for etiologic and provoking factors in obstetrics and gynecology and psychi­atri. The branches requiring consultation from dermatology were internal medicine pediatry, neurology, orthope­dics and obstetrics and gynecology.
CONCLUSION: it was concluded that it is useful to continue and develop current relations, but some relations are developed because of some knowledge lacking. On the other hand, connections with the branches, which aren't enough, should he increased to obtain optimal use in diagnosis and therapy.

CASE REPORT
4.A Successful Replantation of an Amputated Finger With A Ring
Ali Sakinsel, Gürsel Turgut, Ismail Kuran, Ümit Borataç, Lütfü Baş
Pages 65 - 67
Yüzük avülsiyoıı yaralanmasına bağlı ampüte olmuş bir parmakta replantasyon başarısı sınırlı olduğu halde bazı durumlarda replantasyon denenebilmektedir. Sunulan olguda replantasyon için bağımlı kontrerıdikasyonlar bulunduğu halde, sosyal endikasyonlar göz önüne alınarak hastaya replantasyon uygulanmışıır.
A successful replantation of an amputated finger with a ring avulsion injury can hardly be achieved. Although there were many relative contraidication for the presented case the social status and the motivation of the patient made us to try this replantation.

5.External radiotherapy in skin cancer
Yılmaz Tezcan, Alparslan Mayadağlı, Orhan Kızılkaya, Handan Erkal, Öznur Aksakal, Oktay Incekara
Pages 68 - 70
Deri kanserleri çok sık görülen kanserler arasında yer almakıadır. En sık yerleşim yeri baş ve boyun bölgesidir. Histopatolojik tip olarak en sık skuamöz hücreli karsinom ile hasal hücreli karsinom görülmektedir.
82 yaşında burum üzerinde yerleşimli sukuamöz hücreli karsinom olgusu sunduğumuz bu yazıda deri kanserlerinin etyopatogenezi, tedavisi ve radyoterapinin yeri vurgulandı.
Skin cancers are among the most frequently seen cancers. Their commonest localisations are head and neck regimıs. Histopathologically, squamous celi carcinoma and hasal celi carcinoma are those encountered most frequerıtly.
in this article in which we present a case who,is 82 years old arıd who has a squamous cell carcinoma located on the nose, the etiopathogenesis and treatment of and the role for radiotherapy in, skin cancers have been emphasized.

6.A Case Of Scrofuloderma Attending With Hemiparesy
Ilknur Altunay, Canan Savaş, Handan Ferhanoğlu, Ali Güzelsoy, Adem Köşlü
Pages 71 - 74
Tüberkülos kişinin immün direncine göre deri de dahil olmak üzere birçok organ tek haşına veya birlikte tutabilen ciddi bir enfeksiyon hastalığıdır. Çocukluğıında kemik tüberkülozu geçiren ve tedavi gördüğünü belirten ancak daha sonra değişik yakınmalarla başvurarı multiorgan tutulumlu bir skrofuloderma olgusu sunulmakta, tanı ve tedavi ile ilgili bazı özellikler gözden geçirilmektedir.
A scrofuloderma case with multiorgan involvement who previously had had bone Tuherculosis and undergone tlıe­ rapy in her childhood has been presented. In this patient referring by various complaints, have been assessed some topics about diagnosis and therapy.

7.Kallmann's Syndrom and Familial Mediterenean Fever (FMF)
Gürkan Yurteri, Hakki Arıkan, Hakan Yapıcı
Pages 75 - 77
Kallmann sendromu izole hipogonadotropik hipogonadiz­min en sık rastlanan şeklidir. Literatürde FMF ile ilişkisi bildirilmemiştir.
Kallmann Sendromunda olfaktuar lopların agenezisi veya hipoplazisinden kaynaklanan anosmi veya hiposmi, LHRH eksikliği ile birliktedir. Erkek çocuklarda kızlara oranla altı kat fazla rastlanır. Bu sendroma tutulan şahıslar sıklıkla koku almadaki azalmayı fark etmezler. Sendrom X'e bağlı otozomal dominant veya otozomal resesif olarak geçebilir. Kallmann Sendromunda fetal LHRH rnörosekretuar nöronlar olfaktuar "placode" dan medial hazal hipotalamusa migrasyonu rılttıamakıadır. Sendrom bir gelişim malformasyonu olarak düşünülehilir ( I, 2, 5-8). Kallmann Sendromu ile FMF arasında herhangi bir ilişki gösterilememiştir. Olgumuzda FMF komplikasyonu olarak renal amiloidoz ne kronik renal yetersizlik gelişmiştir. FM F' de semptomların başlamasından renal amiloidoza kadar geçen süre 1-42 yıldır.
The Kallmann's syndrom is the most commmon cause of isolated hypogonadotrophic: hyprıgonadism. it is a familial disorder usually inherited as an X-linked autosomal dominant or resessive trait. This syndrom is 6 times more commonly in men than women. in Kallmann's syndrom (Gonadotroplıin deficiency with associated hyposmia), defective development of the LHRH neuronal system appears to arise from defeceive migration of the LHRH containing neurons from the olfactory nasal epithelium in early embryological life (6, 7, 8). There is ııo relationship beetween FMF (Familial Mediterranean fever) arıd Kallmann syndrom. ln our case developed renal amiloidosis arıd renal failure was due to FMF.
In FMF, renal amiloidosis developes 1-42 years after the symptoms occurs.

8.Horse Shee Kidney in The Down's Syndrome
O. Nuri Özyurt, M. Üner Karacaoğlu, Mustafa Seven, Aslı Kasabalıgil, Faruk Vanlıoğlu, Kadir Savan, Bektaş Yıldırım
Pages 78 - 80
21 haftalık bebeğinin oynamaması şikayeti ile gelen hastamızda yapılan tetkiklerde Down Sendromu tespit edilmiş olup otopsisinde atnalı böbrek anomalisine rastlanmıştır. Down Sendromu ile beraber renal anomalilere nadir rastlanmış olup atnalı böbrek anomalisine yayınlarda ve literatürlerde rastlanmamasından dolayı olgu dikkate değer bulunarak sunulmuştur.
One patient who was 21 weeks pregnant applied to our clinic with the complaint of absence of quickening. The fetus was diagnosed as Down's Syndrome and postmorterm revealed horse shee kidney. Renal anomalies with Down's Syndrome is not reported in the literature, the case is selected to be presented.

ORIGINAL RESEARCH
9.Mide Kanserinde Krukenberg Metastazları Oluşan Hastalarda Gözlem Deneyimi
Atahanova Nigora Ergaşevna
Pages 82 - 83
AMAÇ: Bu çalışmamn amacı, sindirim sisteminde onkopatoloji saptanan hastalardaki jinekoloji kontrolü yapıl­ması ve yumurtalık kanseri olan hastalarda sindirim sistemi kontrolü yapılması konusunu araştırarak, bu gibi hastalarda böyle bir kontrolün gerekliliğini belirlemektir.
YÖNTEM: 26 mide kanseri. Krukenberg metastazları T3-4 N.M., olan bayan hastaların analiz raporları incelendi. Kontrol grubu 10 kişiden oluşmaktaydı. Bu 10 kişi somatik statuslarından dolayı ameliyat yapılamaz kararı alınan veya kesin olarak ameliyatı red eden hastaları kapsamaktaydı.
SONUÇLAR: Bu araştırmaların neticesinde yumurtalık kanseri ve Krukenberg metastazları oluşan hastaların genel tedavi yönteminin ameliyat olduğu ortaya çıkmıştır, aynı zamanda mide ve genital organlarda tümörü olan kadın­larda sindirim sistemi ve genital organ muayenelerinin bir arada olması gerekitiği kanıtlanmıştır.
AİM: The aim of this study is to carry out gnynecological control in patients havirıg oncopathological changes in gastrointestinal system and vice versa.
METHODS: 26 female patients having Krukenberg metasthasis were investigated control group comprised of 10 patients who were unoperable because of somatic reasons or refused surgery.
RESVLTS: Patients having ovarien CA and Krukenberg metasthasis must he surgically treated. At the same time women having tumors in gastrointestinal tract and genital organs should be examined together.

LookUs & Online Makale