ISSN : 1302-7123 | E-ISSN : 1308-5123
Şişli Etfal Tıp Bülteni - Med Bull Sisli Etfal Hosp: 42 (2)
Cilt: 42  Sayı: 2 - 2008
ORIJINAL ARAŞTIRMA
1.
Vezikoüreterik reflüde endoskopik subüreteral enjeksiyon
Endoscopic subureteric enjection in vezicoureteral reflux
Mustafa Aydın, Hakan Şirin, Tuna Karadağ, Kaya Horsanlı
Sayfalar 1 - 8
Makale Özeti |Tam Metin PDF

DERLEME
2.
Yenidoğanda nadir kullanılan invazif girişimler
Uncommon invasive procedures in neonatology
Ali Bülbül, Füsun Okan
Sayfalar 9 - 17
Son yıllarda preterm ve düşük doğum tartılı yenidoğan bebeklerde mortalite oranları düşmektedir. Ancak yardımcı üreme tekniklerindeki gelişmeler sayesinde erken ve düşük doğum tartılı bebeklerin sıklığı giderek artmaktadır. Bu nedenle yenidoğan ünitelerinde hizmet verilen düşük doğum tartılı bebek sayısı giderek artmaktadır. Bu bebekleri yaşatma çabası içerisinde uygulanan invazif girişimler hayat kurtarıcı olurken, çeşitli invazif girişimler sayesinde bebeğin uzun süreli ağrılı uyaranlara maruz kalması da azaltılır, böylece bebeğin bakım konforu artırılır. Girişimleri yapacak olan kişinin daha az sıklıkta uyguladığı, bu nedenle daha fazla bilgi, beceri ve deneyime sahip olması gerektiği, nadir uygulanan invazif girişimler; yapılma nedenleri, yapılmaması gereken durumlar, işlem esnasında gerekli malzemeler, işlemde dikkat edilmesi gereken durumlar, teknik, bakım ve sık görülen komplikasyonlar açısından değerlendirildi.
Son yıllarda preterm ve düşük doğum tartılı yenidoğan bebeklerde mortalite oranları düşmektedir. Ancak yardımcı üreme tekniklerindeki gelişmeler sayesinde erken ve düşük doğum tartılı bebeklerin sıklığı giderek artmaktadır. Bu nedenle yenidoğan ünitelerinde hizmet verilen düşük doğum tartılı bebek sayısı giderek artmaktadır. Bu bebekleri yaşatma çabası içerisinde uygulanan invazif girişimler hayat kurtarıcı olurken, çeşitli invazif girişimler sayesinde bebeğin uzun süreli ağrılı uyaranlara maruz kalması da azaltılır, böylece bebeğin bakım konforu artırılır. Girişimleri yapacak olan kişinin daha az sıklıkta uyguladığı, bu nedenle daha fazla bilgi, beceri ve deneyime sahip olması gerektiği, nadir uygulanan invazif girişimler; yapılma nedenleri, yapılmaması gereken durumlar, işlem esnasında gerekli malzemeler, işlemde dikkat edilmesi gereken durumlar, teknik, bakım ve sık görülen komplikasyonlar açısından değerlendirildi.

3.
Çocuklarda abdominal nöroblastom: Şişli Etfal deneyimi
Çocuklarda abdominal nöroblastom: Şişli Etfal deneyimi
Didem Baskın, Ayşe Feyza Aydın, Sema Vural, Canan Tanık, Mehmet Yalçın, Çetin Ali Karadağ, Nihat Sever, Ali Ihsan Dokucu
Sayfalar 18 - 21
Amaç: Ülkemizde yayınlanmış abdominal nöroblastom serisiazdır. Bu çalışmada çocukluk çağındaki abdominal nöroblastomlarla ilgili cerrahi deneyimlerimiz paylaşılmıştır.Hastalar ve yöntem: 2000–2005 yılları arasında tanı koyularak tedavisi yapılan abdominal nöroblastom vakaları incelendi. Tanı yöntemleri, evre, uygulanan cerrahi tedaviler ve sağkalım değerlendirildi.
Bulgular: Yaşları 4 ay- 8 yaş arasında toplam 23 hasta ameliyat edildi. Hastaların %65’i evre 3 veya 4’tü. İleri evredeki hastaların histolojik tanısı 2000 yılında açık biyopsi (n=6) ya da parsiyel rezeksiyon (n=1) ile koyulurken, daha sonraki yıllarda kalın iğne biyopsisi (n=8) tercih edildi. Bir hastada da kemik iliği ve VMA değeri ile tanıya gidildi. Beş hastaya ilk operasyonda total tümör rezeksiyonu yapıldı. Kemoterapi sonrasındaBR5 hastaya geç primer total, 5 hastaya parsiyel rezeksiyon yapıldı. Bir hastaya izlemde lokal nüks eksizyonu uygulandı. On sekiz hasta sağkalım açısından değerlendirildi. Sekiz hasta ortalama 17.1 ay içinde kaybedildi (%44.4). Bir hasta tedaviyi terk etmiştir, bir hasta progresyonla evindedir, bir hastanın tedavisiBRsürmektedir. Yedi hasta (%38.9) tedavilerini tamamlamış ve yaşamaktadırlar. Ortalama izlem süreleri 28.4 aydır. Bunların ikisinde stabil artık kitle bulunmaktadır.
Sonuç: Hastalarımız büyük oranda çok geç evrelerde başvurmuşlardır. Uygun hastalarda iğne biyopsisi kullanılmış ve geç primer cerrahiyi teknik olarak kolaylaştırdığı düşünülmüştür.
Amaç: Ülkemizde yayınlanmış abdominal nöroblastom serisiazdır. Bu çalışmada çocukluk çağındaki abdominal nöroblastomlarla ilgili cerrahi deneyimlerimiz paylaşılmıştır.Hastalar ve yöntem: 2000–2005 yılları arasında tanı koyularak tedavisi yapılan abdominal nöroblastom vakaları incelendi. Tanı yöntemleri, evre, uygulanan cerrahi tedaviler ve sağkalım değerlendirildi.
Bulgular: Yaşları 4 ay- 8 yaş arasında toplam 23 hasta ameliyat edildi. Hastaların %65’i evre 3 veya 4’tü. İleri evredeki hastaların histolojik tanısı 2000 yılında açık biyopsi (n=6) ya da parsiyel rezeksiyon (n=1) ile koyulurken, daha sonraki yıllarda kalın iğne biyopsisi (n=8) tercih edildi. Bir hastada da kemik iliği ve VMA değeri ile tanıya gidildi. Beş hastaya ilk operasyonda total tümör rezeksiyonu yapıldı. Kemoterapi sonrasındaBR5 hastaya geç primer total, 5 hastaya parsiyel rezeksiyon yapıldı. Bir hastaya izlemde lokal nüks eksizyonu uygulandı. On sekiz hasta sağkalım açısından değerlendirildi. Sekiz hasta ortalama 17.1 ay içinde kaybedildi (%44.4). Bir hasta tedaviyi terk etmiştir, bir hasta progresyonla evindedir, bir hastanın tedavisiBRsürmektedir. Yedi hasta (%38.9) tedavilerini tamamlamış ve yaşamaktadırlar. Ortalama izlem süreleri 28.4 aydır. Bunların ikisinde stabil artık kitle bulunmaktadır.
Sonuç: Hastalarımız büyük oranda çok geç evrelerde başvurmuşlardır. Uygun hastalarda iğne biyopsisi kullanılmış ve geç primer cerrahiyi teknik olarak kolaylaştırdığı düşünülmüştür.

ORIJINAL ARAŞTIRMA
4.
Testis tümörlü hastalarımızda prognostik faktörler ve tedavi sonuçlarımız
Prognostic factors and treatment results in testicular cancer
Didem Karaçetin, Özlem Maral, Begüm Ökten, Berrin Yalçın, Oktay Incekara
Sayfalar 22 - 26
Amaç: Bu çalışmada 2004-2006 yılları arasında postoperatif dönemde kliniğimize testis tümörü tanısıyla başvuran hastaların retrospektif olarak prognostik faktörleri ve tedavi sonuçlarımızın değerlendirilmesi amaçlandı.
Materyal ve Metod: 2004-2006 yılları arasında, Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi Radyasyon Onkolojisi Kliniğinde, 6 ay ve üzeri takip edilen 38 hasta değerlendirmeye alınmıştır.
Bulgular: 18 hasta (%46,4)seminom, 20 hasta (%53,6)non-seminomdur. Evrelere göre seminom tanılı hastaların 12’si evre I, 6’sı evre II’dir. Nonseminom tanılı hastaların 8’i evre I(%57,1), 5’i evre II(%7,1), 5’i evre III(%35,8) olup 2 hasta extranodal lenfoma tanısıyla takip edilmiştir. Lenfoma tanılı hastaya 6xCHOP ile sistemik kemoterapi yapılmış ve 69 yaşındaki hasta hala takip edilmektedir. Seminom tanılı 13 hastaya paraaortik alan radyoterapisi ortalama 25 Gy Co-60 ile yapılmıştır. Nonseminom tanılı hastalara 3-4 kür BEP ile sistemik kemoterapi uygulanmıştır.
Radyoterapi uygulanan hastalarda grade1-2 bulantı kusma, dispepsi dışında yan etki saptanmamıştır. Kemoterapi uygulanan hastaların %20’sinde (3 hasta) ilerleyen kürlerde grade 2 hematolojik toksisite gözlemlenmiştir. Bleomisine bağlı grade 1 pulmoner toksisite 1 hastada saptanmıştır. Genel sağkalım seminom tanılı hastalarda 26,6 ay, median 27 ay; nonseminom tanılı hastalarda 19,2 ay, median 18 ay olarak bulunmuştur. 2 ve 3 yıllık sağkalım oranları seminom tanılı hastalarda %94- %85, nonseminom hastalarında %78- %63 olarak bulunmuştur.
Tartışma ve Sonuç: Pür seminomlar lokalize kalmaya eğilimli olup, non-seminomatöz tümörler daha çok hematojen yolla yayılırlar. Seminom tedavisinde erken evrede paraaortik radyoterapi veya takip tercih edilebilir. Nonseminomatöz tümörlerin tedavisinde cisplatin bazlı sistemik kemoterapi uygulanmalıdır. Hastaların tedavi ve takibinde kliğimizin bulguları literatürle örtüşmektedir.
Purpose: In this study, we evaluated retrospectively, prognostic factors and treatments of testicular post-operative -cancer
patients, who were followed up in our clinic, between the years of 2004-2006.
Material and Methods: 38 patients who followed up for more than 6 months, were evaluated during 3 years period.
Results: 18 patients (46.4%) were seminoma, 20 patients (53.6%) were nonseminoma. 12 of seminomas were stage I and 6 of were stage II. 8 of non- seminomas were stage 1, 5 of were stage II, 5 of were stage III. 2 patients were lymphoma. Patients with lymphoma was given 6 cycles of CHOP chemotherapy.
Radiotherapy was given 25 Gy, Co60 units for 13 patients with seminoma using paraaortic fields. Non seninoma patients were given 3-4 cycles BEP chemotherapy. Grade 1-2 nausea was seen in patients who was given radiotherapy. 3 patients who were given chemotherapy developed,grade 2 hematologic toxicity. Pulmoner toxicity was seen 1 patient. Overall survival 26.6 months, and median survival 27 months for seminoma patients, and 19.2 months, median 18 months for nonseminoma patients. 2 years survival rates for seminoma patients is 94%, for nonseminoma patients is 78%, 3 years survival rates for seminoma patients is 85%, nonseminoma patients is 63%.
Conclusion: Seminoma is radiosensitive tumor, and earlystages-paraaortic radiotherapy is an effective treatment method. Nonseminomatous tumors invades hematologicaly, treatment choicie for this type of tumors is cisplatin- systemicchemotherapy.

OLGU SUNUMU
5.
Nevus lipomatozus süperfisyalis: Olgu sunumu
Nevus lipomatozus süperfisyalis: Olgu sunumu
Safiye Kutlu, Gonca Gökdemir, Adem Köşlü, Damlanur Sakız
Sayfalar 26 - 28
Nevüs lipomatozus süperfisiyalis; orta ve alt dermiste ektopik adipoz doku ile karakterize nadir, idiyopatik adipoz konnektif nevüstür. İki klinik tipi tanımlanmıştır. Klasik form; multipl grup oluşturan nodül ve/veya plaklar içerir. İkincisi soliter form olup deri renginde, tek nodül olarak görülür. Bu yazıda 24 yaşında bir erkek hastanın gluteal bölgesinde bulunan ve histopatolojik olarak nevus lipomatozus ile uyumlu olan bir olgu sunulmuş ve literatür bilgileri gözden geçirilmiştir.
Nevüs lipomatozus süperfisiyalis; orta ve alt dermiste ektopik adipoz doku ile karakterize nadir, idiyopatik adipoz konnektif nevüstür. İki klinik tipi tanımlanmıştır. Klasik form; multipl grup oluşturan nodül ve/veya plaklar içerir. İkincisi soliter form olup deri renginde, tek nodül olarak görülür. Bu yazıda 24 yaşında bir erkek hastanın gluteal bölgesinde bulunan ve histopatolojik olarak nevus lipomatozus ile uyumlu olan bir olgu sunulmuş ve literatür bilgileri gözden geçirilmiştir.

6.
Multipl eklem kontraktürleri ve anestezi: Olgu sunumu
Multipl eklem kontraktürleri ve anestezi: Olgu sunumu
U. Hale Dobrucalı, Birsen Ekşioğlu, Canan T. Işıl, Leyla Türkoğlu, Ayşe Hancı, Erden Ertürer
Sayfalar 29 - 32
Artrogripozis multipleks konjenita (AMK) nadir görülen multipleklem kontraktürleri ile karakterize, yenidoğan döneminde %3 sıklıkla görülen ve etyolojisi henüz kesin bilinmeyen bir defekttir. Bu hastalarda multiorgan anomalileri ve multiple eklem kontrak türleri görülür ve bu nedenle sıklıkla opere edilirler. AMK entübasyon güçlüğüne yol açabilecek mandibula eklem hareketlerin-BRde kısıtlılık, tortikollis, skolyoz, malign hipertermi riski gibi nedenlerle anestezi açısından risklidir. Bu olgu sunumunun amacı AMK sendromuna anestezik yaklaşımın özelliklerini irdelemektir.
Artrogripozis multipleks konjenita (AMK) nadir görülen multipleklem kontraktürleri ile karakterize, yenidoğan döneminde %3 sıklıkla görülen ve etyolojisi henüz kesin bilinmeyen bir defekttir. Bu hastalarda multiorgan anomalileri ve multiple eklem kontrak türleri görülür ve bu nedenle sıklıkla opere edilirler. AMK entübasyon güçlüğüne yol açabilecek mandibula eklem hareketlerin-BRde kısıtlılık, tortikollis, skolyoz, malign hipertermi riski gibi nedenlerle anestezi açısından risklidir. Bu olgu sunumunun amacı AMK sendromuna anestezik yaklaşımın özelliklerini irdelemektir.

LookUs & Online Makale